6-7 yaş çocuklar için en güzel masallar burada! Eğitici, eğlenceli ve hayal gücünü geliştiren hikayelerle çocuklarınızın okuma sevgisini artırın. En yeni masalları keşfedin!
6-7 Yaş Masalları: Üç Kız Kardeş ve Sihirli Ayakkabılar
Bir zamanlar, uzak bir diyarda, küçük bir köyde yaşayan üç kız kardeş vardı. Bu kardeşler, Ela, Ayşe ve Fatma, birbirlerine çok düşkün ve her zaman birlikte vakit geçirirlerdi.
Anneleri ve babaları vefat ettiğinden beri, birbirlerine destek olarak yaşamlarını sürdürmüşlerdi.
Ela, kardeşlerin en büyüğüydü. Sorumluluk sahibi, akıllı ve çalışkandı. Ayşe, ortanca kardeşti ve sanata olan düşkünlüğü ile tanınırdı. Her gün resim yapar ve şarkılar söylerdi.
Fatma ise en küçüğüydü ve hayal gücü çok genişti. Masallar okumayı ve yeni hikayeler uydurmayı severdi.
Bir gün, kardeşler ormanda yürüyüş yaparken, eski bir kulübe gördüler. Kulübenin kapısı hafifçe aralıktı ve içeriye bir göz atmaya karar verdiler. İçeri girdiklerinde, odanın ortasında eski bir sandık buldular.
Merakla sandığı açtıklarında, içinde üç çift parıldayan ayakkabı gördüler. Bu ayakkabılar, sıradan ayakkabılardan çok farklıydı. Renkleri değişiyor, ışık saçıyorlardı.
Ela, “Bu ayakkabılar sihirli olmalı,” dedi. Ayşe ve Fatma da heyecanla ayakkabılara baktılar ve hepsi bir çift ayakkabı seçtiler. Ela altın rengi bir çift, Ayşe gümüş rengi bir çift, Fatma ise parlak mavi bir çift ayakkabı seçti.
Ayakkabıları giydiklerinde, kendilerini bir anda farklı bir dünyada buldular. Bu dünya, sihirli varlıkların, büyülü bitkilerin ve fantastik manzaraların bulunduğu harika bir yerdi.
Üç kız kardeş, bu sihirli dünyada karşılarına çıkan ilk canlıya, bir periye, ne olduğunu sordu.
Peri, “Bu ayakkabılar sizi sihirli bir dünyaya getirdi. Burada her şey mümkün. Ancak, bu dünyada kalıcı olmak istiyorsanız, üç önemli görevi tamamlamalısınız,” dedi.
Ela, Ayşe ve Fatma, bu görevlerin ne olduğunu merak ettiler. Peri, “İlk göreviniz, Karanlık Orman’daki Kayıp Kristali bulmak. İkincisi, Altın Şelale’deki Sihirli Suyu getirmek.
Üçüncü ve son görev ise Gökkuşağı Dağı’nın zirvesindeki Ejderha’yı uyandırmak,” dedi.
Kardeşler, görevleri kabul ettiler ve hemen yola koyuldular. İlk olarak, Karanlık Orman’a gittiler. Orman, adını hak edercesine karanlık ve ürkütücüydü.
Ancak Ela’nın liderliğinde, korkularını yenerek ormanın derinliklerine ilerlediler. Kayıp Kristal, dev bir ağacın kökleri arasında gizlenmişti. Ela, cesaretle kristali aldı ve kardeşleriyle birlikte ormandan çıktı.
İkinci görev için Altın Şelale’ye gittiler. Şelale, güneş ışığında altın gibi parlıyordu. Ayşe, sanatsal yeteneklerini kullanarak şelalenin sırrını çözmeyi başardı ve sihirli suyu bir şişeye doldurdu.
Son olarak, Gökkuşağı Dağı’na tırmandılar. Dağın zirvesi, renkli bir gökkuşağı ile kaplıydı. Fatma, hayal gücünü kullanarak ejderhayı uyandırmayı başardı. Ejderha, uyanır uyanmaz onlara teşekkür etti ve onları sihirli dünyaya geri götürdü.
Üç kız kardeş, peri tarafından karşılandı. Peri, “Görevlerinizi başarıyla tamamladınız. Artık bu dünyada istediğiniz kadar kalabilirsiniz,” dedi. Ancak, Ela, Ayşe ve Fatma, kendi dünyalarına geri dönmeyi tercih ettiler.
Peri, onları eski kulübeye geri gönderdi ve ayakkabıları onlara hediye olarak verdi. Bu ayakkabılar, sihirli dünyaya tekrar gidebilmeleri için onlara bir kapı açıyordu.
Üç kız kardeş, köylerine geri döndüler ve yaşadıkları maceraları kimseye anlatmadılar. Ancak, her gece sihirli ayakkabılarını giyip o büyülü dünyaya giderek yeni maceralar yaşamaya devam ettiler.
Birbirlerine olan bağlılıkları ve sevgileri sayesinde her zorluğun üstesinden gelmeyi başardılar.
Ve böylece, Ela, Ayşe ve Fatma, sihirli ayakkabılar sayesinde hem kendi dünyalarında hem de sihirli dünyada mutlu ve huzurlu bir hayat sürdüler. Bu hikaye, dostluğun, cesaretin ve hayal gücünün ne kadar güçlü olduğunu anlatır ve herkesin kalbinde derin izler bırakır.
Yaramaz Kedi ve Sadık Köpek
Bir zamanlar, huzur dolu bir köyde, birbirinden farklı iki evcil hayvan yaşardı: Yaramaz Kedi Minnoş ve Sadık Köpek Karabaş. Minnoş, adı gibi oldukça yaramaz bir kediydi.
Günlerini evdeki eşyaları karıştırarak, iplik yumaklarıyla oynayarak ve bazen de komşuların bahçelerine gizlice girerek geçirirdi. Karabaş ise tam tersi, sahiplerine karşı son derece sadık, koruyucu ve sevecen bir köpekti. İki hayvan, aynı evde yaşamalarına rağmen pek anlaşamazlardı.
Bir gün, köyde büyük bir şenlik düzenleneceği duyuruldu. Şenlik için köyün her yerinden insanlar bir araya gelecek, yiyecekler, oyunlar ve çeşitli eğlenceler düzenlenecekti.
Ev sahipleri, Minnoş ve Karabaş’ı evde bırakıp şenliğe katılmak üzere hazırlandılar. Ancak Minnoş, bu fırsatı değerlendirip dışarı çıkmaya karar verdi.
Karabaş, Minnoş’un dışarı çıkmasına izin vermemek için kapının önünde bekledi. Ancak Minnoş, küçük ve çevik olduğu için Karabaş’ın dikkatini dağıtıp hızla dışarı fırladı.
Karabaş, Minnoş’un peşinden koştu ama onu yakalayamadı. Minnoş, köy meydanına doğru hızla ilerlerken Karabaş da onu uzaktan takip etmeye başladı.
Köy meydanında Minnoş, kalabalık arasında kayboldu. Etrafında renkli balonlar, stantlar ve oyun alanları vardı. Minnoş, bir süre ortalıkta dolandıktan sonra, büyük bir pastanın sergilendiği bir masaya tırmandı. Koca bir dilim pastayı yalamaya başladı. O sırada, Karabaş da meydanda onu arıyordu.
Birden, meydanda bir kargaşa çıktı. Şenlik alanına yabani bir köpek girmiş ve etrafa korku saçmaya başlamıştı. İnsanlar panik içinde kaçışırken, Karabaş yabani köpekle yüz yüze geldi.
Sadık ve cesur Karabaş, yabani köpeği uzaklaştırmak için harekete geçti. Yabani köpekle Karabaş arasında büyük bir mücadele başladı.
Minnoş, Karabaş’ın kahramanca mücadelesini görünce bir şeylerin farkına vardı. Karabaş, onu korumak ve güvenliğini sağlamak için her şeyi yapardı.
Minnoş, yaramazlık yaparak ona haksızlık ettiğini anladı. Hemen Karabaş’a yardım etmek için karnıyarık gibi sıçrayarak bir ağaca çıktı ve yüksekten sesler çıkararak yabani köpeğin dikkatini dağıttı.
Yabani köpek, Minnoş’un çıkardığı seslere doğru baktığında, Karabaş ona son bir hamle yaptı ve yabani köpeği meydandan uzaklaştırdı.
İnsanlar tekrar meydanda toplanmaya başladılar ve Karabaş’ın kahramanlığını alkışladılar. Minnoş da ağaçtan inip Karabaş’ın yanına geldi.
O günden sonra, Minnoş ve Karabaş’ın arası düzeldi. Minnoş, yaramazlık yapmayı azalttı ve Karabaş’a daha çok saygı duymaya başladı. Karabaş ise Minnoş’a karşı daha anlayışlı oldu.
İkisi, birbiriyle dost olmayı öğrendiler ve köyde birlikte keyifli zamanlar geçirdiler.
Şenlikten sonra, köy halkı Karabaş’ı ve Minnoş’u kahraman ilan etti. Onların hikayesi, dostluğun ve dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu herkese gösterdi.
Karabaş ve Minnoş, bu hikayenin kahramanları olarak köyde sevilip sayılmaya devam ettiler.
Böylece, Yaramaz Kedi Minnoş ve Sadık Köpek Karabaş, dostluğun ve sadakatin ne kadar değerli olduğunu herkese öğreterek mutlu ve huzurlu bir hayat sürdürdüler.
Minnoş, Karabaş’a olan minnettarlığını her fırsatta gösterdi ve ikisi de birbirlerine destek olarak hayatlarına devam ettiler. Bu hikaye, dostluğun ve sadakatin gücünü anlatan unutulmaz bir efsane olarak dilden dile aktarıldı.
“6-7 Yaş Masalları” üzerine 2 yorum