Küçük Prens masalı, sevgi, dostluk ve hayatın anlamını keşfetmeye davet eden büyülü bir hikaye. Bu efsanevi eseri keşfedin ve Küçük Prens’in unutulmaz yolculuğuna katılın.
Küçük Prens Masalı
Bir zamanlar, çok uzak bir galakside, asteroit B-612 adlı minik bir gezegen vardı. Bu gezegende sadece bir kişi yaşıyordu: Küçük Prens. O, minik gezegeninde bir gül ile dost olmuştu. Bu gül, Küçük Prens için çok özeldi, çünkü gezegeninde ondan başka bir canlı yoktu. Gül, narin yaprakları ve kokusuyla ona hem mutluluk veriyor hem de zaman zaman üzüntü kaynağı oluyordu.
Günlerden bir gün, Küçük Prens, evreni keşfetmek için gezegeninden ayrılmaya karar verdi. Gülüne veda etti ve yıldızların arasında uzun bir yolculuğa çıktı. Yolculuğu sırasında, farklı gezegenlere uğradı ve birbirinden ilginç karakterlerle tanıştı.
İlk gezegende, yalnız başına yaşayan bir kral vardı. Bu kral, hükmedeceği kimse olmadığı için yalnızca kendi kendine emirler veriyordu. Kral, Küçük Prens’i görünce ona da emirler vermeye başladı. Ancak Küçük Prens, krala itaat etmek istemedi ve oradan ayrıldı. Kralın yalnızlığını ve anlamsız güç arayışını anlamıştı.
İkinci gezegende, sürekli olarak sayı sayan bir işadamıyla karşılaştı. İşadamı, sayılarla o kadar meşguldü ki, Küçük Prens’i neredeyse fark etmedi bile. Onun için hayat sadece sayılardan ibaretti ve hiçbir şeyin gerçek anlamını bilmiyordu. Küçük Prens, bu boş uğraşıdan sıkıldı ve yoluna devam etti.
Üçüncü gezegen, bir fenerciye ev sahipliği yapıyordu. Fenerci, sürekli olarak lambasını yakıp söndürüyordu. Ancak gezegen o kadar küçüktü ki, bu iş sürekli tekrarlanıyordu. Fenerci, zamanla bu işten bıkmış ve yorgun düşmüştü. Küçük Prens, fenercinin yaptığı işi anlamaya çalıştı, ama sonunda bu işin de bir anlamı olmadığını fark etti.
Dördüncü gezegen, bir coğrafyacıya aitti. Coğrafyacı, haritalar yapıyor, ama hiç yerinden kımıldamıyordu. Ona göre dünya keşfedilecek kadar önemli değildi; haritaları çizmek yeterliydi. Küçük Prens, coğrafyacının bilgisinin pratik bir yararı olmadığını anlayarak oradan da ayrıldı.
Son olarak, Küçük Prens, Dünya adında büyük bir gezegene indi. Burada önce bir tilkiyle karşılaştı. Tilki ona dostluğun ne kadar önemli olduğunu öğretti. Tilki, “Evcilleştirdiğin her şeyden sorumlusun,” dedi. Küçük Prens, bu sözleri hiç unutmadı.
Dünyada geçirdiği süre boyunca, Küçük Prens, yetişkinlerin çoğunun hayatın gerçek anlamını unuttuklarını fark etti. Onlar için önemli olan, sahip oldukları mal varlığı, güç ya da sayılardı. Oysa Küçük Prens, küçük bir gezegenden geldiği için, hayatın basit ama önemli yönlerini anlamıştı. Gülüne duyduğu sevgi, tilkiyle kurduğu dostluk, ona hayatın anlamını öğretmişti.
Sonunda, Küçük Prens, kendi gezegenine dönmeye karar verdi. Gülünü ve minik gezegenini özlemişti. Dünya’dan ayrılmadan önce, tanıştığı tüm insanlardan öğrendiklerini düşündü ve onları kalbine kazıdı. Yıldızların arasında kaybolmadan önce, bir kez daha gülüne ve tilkiye teşekkür etti. Onlara minnettardı; çünkü onlar sayesinde gerçek dostluğu ve sevginin değerini öğrenmişti.
Küçük Prens, evrenin derinliklerinde kaybolurken, arkasında unutulmaz bir hikaye ve önemli bir ders bıraktı: Sevgi ve dostluk, hayatın en değerli hazineleridir. Bu hazineyi bulmak için büyük yerlere gitmeye gerek yoktur; bazen en küçük şeyler, en büyük anlamı taşır.
“Küçük Prens Masalı” üzerine 3 yorum