En İyi La Fontaine Masalları

La Fontaine masallari klasik masallarıyla dolu bir dünyaya adım atın! Zekice yazılmış ve öğretici masallarla eğlenceli bir maceraya hazır olun.

Jean de La Fontaine’in masalları, büyüleyici anlatılarla örülmüş ahlaki dersler içeren klasik masallardır. İşte La Fontaine’in masallarından bazı popüler masallari.

La Fontaine Masalları: Karınca ile Çekirge: İhtiyacın Öngörüsü

Bir zamanlar, sıcak bir yaz gününde, yeşil çayırların ortasında yaşlı bir çınar ağacının gölgesinde bir karınca ve bir çekirge yaşarmış. Karınca, çalışkan ve öngörülüydü. Her gün yaza hazırlanmak için çalışır, kışa yiyecek biriktirir ve zamanını verimli bir şekilde kullanırdı. Ancak çekirge, neşeli ve umursamazdı. Gününü şarkı söyleyip, oynayarak geçirir, kışın geleceğini düşünmezdi.

Bir gün, karınca kışa hazırlık yaparken çekirge gelip ona ne yaptığını sormuş. Karınca, kışın yiyecek biriktirdiğini ve evini güçlendirdiğini söylemiş. Çekirge ise kışın uzun zaman olduğunu düşünmediğini ve şu anın keyfini çıkarmak istediğini belirtmiş.

Zaman hızla geçmiş ve sonbahar gelip çatmış. Yapraklar sararmış, hava soğumuştu. Karınca, kışa hazırlığı tamamlamış ve sıcak bir yuvaya sahipti. Ancak çekirge, yiyecek bulmak için telaşlanmaya başlamış. Üşümeye ve aç kalmaya başladığında, karıncanın evine gelip yardım istemiş.

Karınca, nazikçe çekirgeye yiyecek vermiş ve ona kışın gelip geçtiğini hatırlatmış. Ancak çekirge, pişmanlıkla kabul etmiş ve kış boyunca karıncanın evinde kalmış. Kışın sonunda, çekirge, karıncadan öğrendiği dersin değerini anlamış ve artık kendi ihtiyaçlarını önceden düşünmek için söz vermiş.

Bu hikaye bize, öngörü ve çalışkanlığın önemini öğretir. Her mevsimin kendine özgü bir amacı ve hazırlığı vardır ve zamanında yapılan hazırlıklar, gelecekteki zorluklara karşı bizi korur. Karıncanın bilge öğütleri, çekirgeye unutulmaz bir ders vermiş ve ikisi de kışı birlikte geçirmiş, dostluklarını güçlendirmişlerdir.

Tilki ile Karga: Kurnazlık ve Kibirlilik

Bir zamanlar, parlak bir günün sabahında, uzak bir ormanda bir tilki ve bir karga yaşarmış. Karga, gururlu ve kibirlidir. Her gün bir ağaç dalında oturur, gökyüzüne kükremek gibi bir kaba sesle övünürdü. Tilki ise kurnaz ve akıllıydı. Her zaman çevik ve dikkatli davranır, kendini gizler ve fırsatları kollardı.

Bir gün, karga, gagasında bir parça peynirle ağaca konmuş. Kendini büyük ve güçlü hisseden karga, aşağıdaki hayvanların kendisini öveceğini düşünür. Ağaç dalında oturdu ve yüksek sesle, “Bakın, ne kadar güzel ve muhteşem bir kuşum!” diye övünürken, tilki ormanda dolaşıyormuş.

Tilki, karganın övünmelerini duymuş ve bir plan yapmış. Hemen karga yanına gidip, “Merhaba, karga kardeşim! Siz gerçekten de çok güzelsiniz,” demiş. Karga, bu övgüyü duyunca daha da kibirlenmiş ve tilkiye bakmış. Tilki, karganın elindeki peyniri görüp, “Siz gerçekten de güzelsiniz, ama sesinizi de duymak isterim. Eminim ki güzel bir şarkı söylersiniz,” diye eklemiş.

Karga, kendisini dinlemek isteyen birini bulduğu için mutlu olmuş ve anında şarkı söylemeye başlamış. Ancak karga şarkı söylerken, gagasındaki peyniri bırakmış. Tilki, sessizce yaklaşmış ve düşmüş olan peyniri alıp kaçmış.

Karga, şarkı bittikten sonra, gagasında peynir olmadığını fark etmiş. Kibirliliği ve safça güvendiği için utanmış. Tilki, karganın gökyüzünde övünmesini duymuş ve onu kurnazca kandırarak cezalandırmıştı.

Bu hikaye bize, kibirliliğin ve kurnazlığın sonuçları hakkında bir ders verir. Görüntüye ve övgüye aldanmamalı, gerçeklikten ve çevremizdeki olaylardan haberdar olmalıyız. Tilki, karganın kibirliliğini kendi çıkarı için kullandı, böylece kargayı utandırdı ve peyniri aldı.

Aslan ile Fare: İyilik ve Karşılıksız Yardım

Bir zamanlar, sıcak bir günün sabahında, büyük bir Afrika savanasında bir aslan ve bir fare yaşarmış. Aslan, kraliyetin göz kamaştıran güzelliğiyle hüküm sürerken, fare ise gözden uzak, mütevazı bir yaşam sürerdi. Bir gün, aslanın pençeleri arasına düşen fare, büyük bir tehlike altındaydı. Ancak aslan, onu görmezden gelip kaderine terk etmişti.

Fare, çaresizce aslanın pençelerinin arasından kurtulmaya çalışırken, aslanın kalbi acıma hissiyle dolmuştu. Kendi hayatını riske atarak, fareyi serbest bırakmıştı. Minik fare, aslanın yardımıyla kaçmayı başarmıştı.

Yıllar sonra, aynı bölgede bir avcı tuzak kurmuştu. Tuzak, aslanın pençesini sıkıştırıp onu esir almak için dizayn edilmişti. Aslanın çırpınmaları yardımına gelecek kimseyi çağıramamıştı. Tuzaktan haberi olan tek kişi, bir zamanlar onu kurtaran fareydi.

Fare, hemen aslanın yanına gelmiş ve pençelerinin etrafındaki ipi kemirmeye başlamıştı. İlk başta, aslan fareye inanamamıştı. Ancak fare, kararlılıkla devam etti ve sonunda aslan serbest kalmıştı.

Aslan, fareye olan minnetini ifade etmiş ve ona ne kadar minnettar olduğunu söylemişti. Küçük fare, yardım etmek için büyük olmanın önemini anlamış ve aslana her zaman minnettar kalacağını belirtmişti.

Bu hikaye bize, her canlının değerli olduğunu ve herkesin yardıma ihtiyacı olduğunu hatırlatır. Büyüklük, güç ve güzellik, başkalarına yardım etmek için bir engel değildir. Aslan, kendi hayatını tehlikeye atarak bir fareyi kurtarmış ve bu iyilik karşılıksız kalmamıştı.

Kısa Korku Hikayeleri: İstanbul’un Gölgeleri

“En İyi La Fontaine Masalları” üzerine bir yorum

Yorum yapın